Tutkunun ve başkaldırının dansı benim için flamenko. Ritimdeki ahengi iliklerimize kadar hissettiren dansın alasını seyrettik tabir yerindeyse. Cemal Reşit Rey’de sahnelenen Patricia Guerrero’nun “Distopya” isimli gösterisi tutkuyu, gücü, hüznü, aşkı ve meczupluğu dansla anlattı.
Her kıyafet bir durumu temsil ediyordu. Kırmızı, siyah, kırmızı, siyah içi kırmızı fırfırlı bir elbise ve son olarak ise beyaz.
Çıkmazın içinde, tutkulu, isyanın üst noktası, delirmişliğin verdiği hüzün ve son olarak bir ışık ve tekrar canlanma.
Patricia Guerrero, dansıyla toplumsal mevzulara dikkat çekmeyi amaçlamış ve bunu da başarmış.
Dans ile tüm bunları bir kıssa içinde anlamak güç fakat seyirci için keyif verici.
Patricia Guerrero’nun müzik, anlatı ve dans ahengi bizi bizden aldı.
Distopya, ütopik bir toplum anlayışının anti-tezini tanımlamak için kullanılır, baskıcı bir anlayış üzere… Distopya bir kavram olarak gerçeğin kâbusla birleştiği istenmeyen bir hayal dünyasını da tanımlar aslında.
Gerçek ile hayal ortasında gittik geldik. Kişinin kendi iç algısı ya da seyircinin ne anladığı ya da neyi anlamak istediğinin tercihi…
Velhasıl ne anlıyorsanız o yani tam anlatıya çok takılmadan yalnızca ritmin ve dansın gücüne kendinizi bırakın ve tadını çıkarın.
Patricia Guerrero’da biraz bunu da hedeflemiş aslında “Distopya”da…
EKONOMİ
27 Mart 2023SPOR
27 Mart 2023SPOR
27 Mart 2023EKONOMİ
27 Mart 2023SAĞLIK
27 Mart 2023SPOR
27 Mart 2023SİYASET
27 Mart 2023